UZMANLIK ALANLARI

 

İNGUİNAL HERNİ (Kasık Fıtığı)

Fıtık, karın içi organ ve dokularının karın duvarındaki zayıf bir bölgeden dışarı çıkması olarak tanımlanır.Bebek anne karnında gelişirken karın içini döşeyen zardan eldiven parmağı gibi bir çıkıntı kasık kanalından dışarı uzanır. Doğuma kadar kapanması gereken bu çıkıntı, her 50 erkek [250 kız] çocuktan birinde doğumdan sonra açık kalır. Bu açıklıktan aşağı karın içi sıvısının sızması sonucunda da kasık bölgesinde bir şişlik oluşur [hidrosel veya kordon kisti]. Açıklığın karın içi ile ilişkisi geniş ise veya dar olan geçiş zamanla genişlerse barsaklar bu kesenin içine girerek kasık fıtığına yol açarlar. 
Fıtık, çocuklarda önceleri kasıkta beliren ve kaybolan bir şişlik olarak dikkati çeker. Ağlama, ıkınma ya da öksürük gibi karın içi basıncını arttıran durumlarda şişlik daha belirgin hale gelir.
Kasık fıtığı çocuklarda her yaşta görülmekle beraber bebeklik ve erken çocukluk döneminde daha sık rastlanır. Genel oran %2’dir. Erkek çocuklarda kızlara oranla 4-6 kat daha sık görülür. Prematüre ve düşük doğum ağırlığı olan bebeklerde ise bu oran %30’a kadar yükselir.
Kasık fıtığı hastaların %60’ında sağda, %25’inde solda, %15’inde her iki tarafta birlikte görülür.
Kasık fıtığının oluşturabileceği sorunlar içinde en önemlisi “boğulma” yani dışarı çıkan organların karın içine geri dönmemesidir. “Boğulmuş fıtık” çocuğun hayatını tehlikeye sokan bir durumdur ve acil müdahale gerektirir. Boğulma riski yaşla paralel olarak azalır. İlk 6 ayda %30’larda olan oran 8 yaş üstünde %1’e kadar iner.
Çocuklarda kasık fıtığının nedeni gelişimsel bir artık olduğu için kendiliğinden iyileşme olasılığı yoktur.

 

 

HİDROSEL 

Bir ya da her iki testisin etrafında oluşan, skrotumda ya da kasık bölgesinde şişkinlik oluşmasına yol açan, suyumsu sıvı artışıdır. Bu şişkinlik hoş olmayan bir görüntü oluşturabilir ve rahatsız edici olabilir. Ancak genellikle ağrıya sebep olmaz ve tehlikeli değildir. Her ne kadar yenidoğanlarda yaygın olarak gözlemlense de, ilerleyen her yaşta da görülebilir. Yenidoğanlarda ilk yıl içinde kendiliğinden kaybolur ve herhangi bir tedaviye gerek yoktur.
Hidroselin sebebi tam olarak bilinmemektedir. Büyük çocuklarda ya da yetişkin erkeklerde skrotumda bir enfeksiyon ya da yaralanma sonrasında oluşabilir. Bazı nadir vakalarda testiste ya da böbrekte oluşan kanser de hidrosele yol açabilir.
Ağrılı bir durum olmadığından en önemli belirtisi skrotumdaki şişlik olarak kabul edilebilir. Yetişkin erkeklerde skrotumdaki ağırlık hissi de belirtilere eklenebilir. Ayrıca yetişkin erkeklerde penisin tabanında rahatsızlık hissi de oluşabilir. Bazı vakalarda sabah saatlerindeki şişlik, akşam saatlerine göre daha fazladır. Çocuğunuzda skrotal şişlik fark ederseniz hemen doktora başvurmalısınız. Bu şişliğin altta yatan ve tedavi edilmesi gereken başka sebepler de olabilir ve bu durum mutlaka tespit edilmelidir.
Bebeklerdeki hidrosel, eğer doğumu takip eden 1 yıl içinde kaybolmadıysa ya da büyüdüyse doktora başvurulmalıdır.
Çocuğunuzda özellikle geçirdiği bir skrotum ameliyatından sonra ani şişme ve ciddi ağrı oluşursa hiç vakit kaybetmeden doktora başvurmalısınız. Çocuğunuz testise kan akışını engelleyen testis torsiyonu problemi yaşıyor olabilir ve testisin kaybedilmemesi için hemen müdahale gereklidir.

 

 

APANDİSİT

Her mevsimde sık olarak görülen ve cerrahi tedavi gerektiren bir karın içi patolojisidir. Apendiks vermiformis içi lenfoid doku ile dolu görevi bakımından bir nevi bademcik benzeri bir yapıdır. Apandisit nedeni apendisk tıkanmadır. Lümen tıkanınca apendiks içinde mukus birikir ve iç basınç artar. Bu artışa bağlı olarak lenfatik ve venöz dolaşım bozulur. Ayrıca lümen içinde bakteriler de birikir. Bu olaylar sonucunda apendiks duvarı ülser olur. Bu durum ilerledikçe ise perforasyon (açılma) gerçekleşir.
Çocuklarda akut apandisit verileri; İştahsızlık, karın ağrısı, (Apandisit ağrısı çoğunlukla şiddetli bir ağrıdır. Karın ağrısı başlangıçta göbek çevresindedir sonrasında ise sağ alt tarafa geçer.), Kusma ve yüksek ateş şeklinde kendini gösterir. Hastalık ilerledikçe keyfi kaçmış bir çocuk karşımıza çıkar. Çocuklar öne doğru eğilmiş biçimde topallayarak yürürler. Merdivenlerden çıkarken zorlanırlar. Küçük çocuklar ise özellikle sağ bacaklarını karınlarına doğru bükerek hareketsiz yatmayı tercih eder ve muayeneye karşı koymaya çalışırlar.
Ebeveynler, karın ağrısı olan çocuklarına ağrı kesici vermeden önce bir çocuk cerrahisine muayene ettirmelidir. Halk arasında basit olarak algılanan apandisitin çocuklarda çok vahim sorunlara yol açabileceği unutulmamalıdır.
Apandisit cerrahisi açık ve laparoskopik olarak yapılmaktadır.

 

 

 

 

 

İNVAGİNASYON (Bağırsak Düğümlenmesi)

Bir bağırsak segmentinin bir başkasının içinde “teleskop” şeklinde girmesiyle bağırsak tıkanmasına neden olduğu bir durumdur. Her ne kadar invaginasyon gastrointestinal kanalda herhangi bir yerde görünse de, genellikle ince ve kalın bağırsakların kavşağında (ileoçekal valv) meydana gelir. Tıkanma, bağırsak yaralanmasına yol açabilecek şişmeye ve yanmaya neden olabilir.
İnvaginasyonun kesin nedeni bilinmemektedir. Çoğu durumda, bağırsak astarının şişmesini sağlayan bir virüs, daha sonra aşağıdaki bağırsakta kayar. Bazı çocuklarda, çocuğun polip veya divertikulum gibi doğumsal bir hastalığından kaynaklanır.
İnvaginasyon, en sık üç ila 36 ay arasında görülür. Ancak herhangi bir yaşta ortaya çıkabilir. 1.200 çocuktan yaklaşık birinde, erkeklerde daha sık görülür. 
İnvaginasyonun ana semptomu, ağrısız dönemlerle değişen, şiddetli, kramplı karın ağrısıdır. Ağrılı epizotlar 10 ila 15 dakika veya daha uzun sürebilir. Ardından ağrının olmadığı 20 ila 30 dakikalık sessiz süre izlenebilir. Belirtiler bir süre mevcut kaldıktan sonra, bazı çocuklar uyuşuklaşabilir (çok yorgun hissedebilir). Küçük çocuklar ağrı dönemlerinde dizlerini göğsüne kadar çekebilirler.
İnvaginasyon tanısı konulduktan sonra, bir sonraki adım sıvı kontrast lavmanı veya hava kontrast lavmanı (teşhis için kullanılan testlerin aynısı) kullanarak redüksiyonu (bağırsağı geri itmek) denemektir. Bu bir radyolojik işlemdir, cerrahi bir işlem değildir ve hastanın anesteziye ihtiyacı yoktur.

 

 

 

SÜNNET
Sünnet penis glansını (uç kısmını) saran, tıp dilinde prepisyum adı verilen sünnet derisinin belirli şekil ve uzunlukta cerrahi yolla kesilerek alınması ve penis uç kısmının açığa çıkarılması işlemidir. Sünnet, bir gelenek olmasının yanı sıra dünya üzerinde en çok uygulanan cerrahi işlemdir. Tüm dünyadaki erkeklerin ortalama %25’i dinsel, kültürel, tıbbi ya da ailevi seçim dolayısıyla sünnet edilmektedir. Ülkemizde sünnet dini ve sosyal bir istek olup tüm erkek çocuklarında uygulanmaktadır. 
Sünnet her yaşta yapılabilmekle beraber; özellikle 4-6 yaş arasında lokal anestezi ile yapılması psikolojik travmaya neden olacağı için tavsiye edilmezken bu yaş grubunda genel anestezi altında rahatlıkla yapılabilmektedir. Son zamanlarda yeni doğan bebeklerde, cerrahi işlemin kolaylığı, bebekte yara iyileşmesinin çabuk olması, sünnet sonrası bakımın kolaylığı ve yeni doğanda henüz kişilik oluşmadığı için psikolojik travma oluşturmaması nedeniyle en ideal yaş olarak kabul edilmektedir. Fakat fimozis dediğimiz sünnet derisinin ucunun dar olması nedeniyle sık idrar yolu enfeksiyonu olursa yaş aralığına bakılmaksızın sünnet yapmak gerekir. 
Günümüzde sünnet, çocuk cerrahları ya da genel cerrahlar tarafından yapılmaktadır. Toplum tarafından bir hayli önem verilen bir organ için yapılacak cerrahi işlemin, hastane koşullarında ve ameliyathanede yapılması doğru bir seçim olacaktır.
Her ne kadar sünnet uygulaması konusunda birkaç değişik yöntem mevcut ise de günümüzde uzmanların en sık uyguladığı güvenilir, yan etkileri en az olan yöntem cerrahi yöntem olup, klasik olarak sünnet derisinin cerrahi yoldan kesilerek uçların birbirine dikilmesi şeklinde yapılır.

 

 

İNMEMİŞ TESTİS
Erkek bebekte, doğum öncesi karında olan testisler ( yumurtalıklar), 32-36 gebelik haftalarında skrotuma ( torbaya ) inerler. Ancak, bazı bebeklerde doğumda bu iniş tamamlanmamış olabilir. Eğer, bebeğin testisleri normal yerinde ele gelmiyorsa, kasıkta kalmış olabilir, skrotumun üstünde ele gelirler. Bazen de testisler, karın içinde olabilirler veya hiç gelişmemiş olabilirler.
İnmemiş testis, anne karnındaki normal süreyi tamamlamadan doğan prematür bebeklerde daha sık görülmektedir.
Bazı çocuklarda, testisler bebeklikte yerinde olup çocuk büyüdükçe, testisleri karına birleştiren bağın yeterince hızlı büyümemesi sonucu yukarıda kalabilirler. Bu yüzden anaokulu, ilkokul çağındaki erkek çocukların testisleri de kontrol edilmelidir.
Bazı çocuklarda ise, retraktil testis denilen, bazen skrotuma inen bazen de yukarı kaçan testisler görülebilir. Eğer, testis günün büyük bölümünde skrotum dışında kalıyorsa, bunu da inmemiş testis gibi kabul edip tedavi etmek hastanın lehine olacaktır.
İnmemiş testis, ileride kısırlık veya kanser gelişimine zemin hazırlayabilir. Bazen kasık fıtığıyla da birlikte olabilir.
İnmemiş testislerin çoğu ilk 3 ayda, bir bölümü de 3-6 ay arasında normal yerine iner. 6 ayda inmeyen testisin tedavi edilmesi gereklidir. Bazen hormon tedavisi denenir, ancak kesin tedavi ameliyattır. Operasyon ile testis normal yerine getirilir. Ameliyatın mümkün olan en kısa zamanda, tercihen 1 yaşı geçmeden yapılması uygun olur.

 

 

 

 

PİLOR STENOZU (Pilor Darlığı)
Pilor stenozu midenin barsağa geçiş olan alt kısmının daralmasıdır. Bu kısımdaki mide kası kalınlaşır, mideden bağırsağın ilk kısmına geçişi sağlayan pilor kanalını daraltır ve besinlerin mideden barsağa geçmesine engel olur. Bu hastalık bebeklerde tipik olarak 2-8. haftalarda görülür ve 500-1000 canlı doğumda bir bebek etkilenir.
Mide açıklığı tıkalı olduğu için besinler ince barsağa geçemez bu nedenle bebek kuvvetli tarzda fışkırır gibi kusar, bununla birlikte pek çok problem gelişir. Bu problemlerin en önemlisi bebeğin beslenemediği için sıvısız kalmasıdır. Besinleri alamadığı için gerekli olan beslenme gereksinimlerini karşılayamaz. Ayrıca kusmayla birlikte mide sıvısında bulunan ve vücut için önemli olan bazı mineraller kaybedilir. Bebeğin kilo alımı durur bir süre sonra kilo kaybetmeye başlar.
Neden oluştuğu bilinmez ancak genetik ve çevresel etmenlerden etkilendiği düşünülür. Oluşumunu engellemek için herhangi bir tedavi yoktur. Erkelerde daha sık görülür. Ailede bir çocukta pilor stenozu saptanmışsa daha sonra doğan kız veya erkek çocuklarda bu durumun görülme riski daha yüksektir. Pilor stenozu nedeniyle ameliyat olan hastaların çocuklarında da bu risk daha yüksektir.
Pilor stenozunun tedavisi 2 aşamada yapılır. Bebeğin midesinin rahatlaması ve kusmaması için burundan mideye uzanan bir tüp takılır. Birinci aşama bebeğin kaybettiği sıvıların ve minerallerin serum verilerek tamamlanmasıdır. Kayıplar karşılanıp kan değerleri düzelince bebek, pilor kanalındaki darlığın açılması için ameliyata hazır hale gelir. İkinci aşamada ise ameliyat ile midenin aşağı kısmındaki kalınlaşmış kaslar ayrılarak darlık rahatlatılır. Bu ameliyat açık veya laparoskopik yöntemle yapılabilir.

 

 

HİPOSPADİAS (Peygamber Sünneti)
Hipospadias bir penis anomalisidir. Halk arasında “peygamber sünneti” adı ile de anılan bu doğumsal anomalinin önemli bileşenleri:
a) Pipi deliğinin pipinin ucunda olması gerekirken daha aşağıda yer alması,
b) pipinin ön tarafında hiç sünnet derisi bulunmaması, buna karşı pipinin arka tarafında pelerin şekilde bolca bir derinin olması çoğu kez pipinin kıvrık olması şeklinde tanımlanabilir.
Pipi deliği, pipi başının hemen altında olabildiği gibi, çok daha aşağıda, örneğin her iki torbasının arasında da olabilir. Böyle bir erkek çocuk ancak kızlarda olduğu gibi oturarak ya da çömelerek çiş yapabilir. Bu durum hiç kuşkusuz yuva ya da okul çağında bir erkek çocuk için çok önemli psikolojik sorunlar oluşturacaktır.
Bu tür anomalilerin oluşmasında genetik faktörlerin bir ölçüde rol oynadığını bilmekteyiz. Örnek olarak babada, amcada, diğer erkek kardeşlerde hipospadias bulunması, doğacak bebekte de aynı sorunun olma olasılığını arttırabilir.
Hipospadias, bazı cinsiyet gelişim anomalilerine de eşlik edebilir. Çevresel faktörlerin önemi de yadsınmamalıdır. Örneğin, anne adayının gebeliğin ilk aylarında düşük ya da kanama tehdidi nedeniyle progesteron hormonu kullanması, ya da çocuk sahibi olabilmek için tüp bebek teknolojilerinin kullanımı bu olasılığı bir miktar arttırabilir. Bütün bunlara ek olarak tarım ve böcek ilaçları ile kirlenmiş suların kullanımı, kozmetik ürünlerin bazılarının hamilelik döneminde aşırı kullanımı da hipospadas ihtimalini arttırabilir.

 

 

UMBİKAL HERNİ (Göbek Fıtığı)
Doğumdan sonra göbek kanalının tam olarak kapanmaması sonucu oluşur. Anne karnındaki bebek, göbekten çıkan ve anneye uzanan damarlar ile yaşamını sürdürür. Doğumdan bir süre sonra düşen göbek kordonu içinde yer alan bu damarların geçebilmesi için karın duvarında bir açıklık vardır. Birçok yeni doğan bebekte bu açıklıktan karın içi organlar dışarı çıkarak,  göbekte bir şişlik oluştururlar. Bu durum Umblical herni (göbek fıtığı)  olarak anılır. Çocuklarda %25-50 oranında gözlenir. Kız ve erkek bebeklerde eşit sıklıkta görülür. 
Ağlama, ıkınma ile göbekte gelip geçici şişlik olur. Bebek rahatladığında kendiliğinden kaybolur. Gerekli durumlarda ultrasonografi ile kesin tanı konur. 
Çoğu göbek fıtıklarında, göbek halkası yavaş yavaş kapanacağı için herhangi bir cerrahi müdahalede bulunmaya gerek yoktur. Ancak dört yaş üstü çocuklarda ya da göbek halkasının 1.5-2 cm'den geniş olduğu durumlarda kendiliğinden kapanmanın olmayacağı düşünülüp cerrahi tedavi önerilebilir. Bu tip kitle görüntü açısından endişe yaratırsa da tıbbi açıdan problem çıkarmaz. Küçük delikler birkaç ayda iyileşirken, büyük deliklerin iyileşmesi iki yıla kadar sürebilir.

 

 

 

 

 

 

LABİAL FÜZYON (Genital Bölgede Yapışıklık)
Özellikle ergenlik dönemine ulaşmamış kız çocuklarda, genital bölgede yer alan dudakların birbirine yapışması ile kendisini gösteren yapısal bir durumdur. Nadiren ergenlikten sonra da görülebilir. 
Nedeni tam olarak bilinmemektedir. Ergenlik döneminden önce ve menopoz döneminden sonra daha sık ortaya çıkışı estrojen hormonu eksikliği ile ilgili bağlantısını gösterebilir.
Sık geçirilen iç ve dış genital enfeksiyonlar, alerjik hastalıklar, genital bölgenin sabunla yıkanması, dermatite neden olan vajinal tamponların, pedlerin veya çocuk bezlerinin kullanılması gibi kronik irritasyon nedenleri dudakların birbirine yapışmasına neden olabilmektedir. 
Bebeklerde genelde doğumdan 6-8 hafta sonrasında ortaya çıkmaktadır. Bu döneme kadar, gebelikte annenin plasentasından geçen estrojen hormonu koruyucudur. Tüm bebeklerin %2-5’inde izlenir. 3 ay ile 6 yaş arası kızlarda daha sık görülmektedir.  Hastalık çoğu zaman belirti vermeden seyreder. Çoğu kadın veya genç kız yaşadığı bu problemden habersizdir. Muayenede dış genital alan düzleşmiş bir görünümdedir. İç dudaklar (labia minora) ya çok küçük veya yok denecek haldedir. 
Labial füzyon tedavi yöntemleri sorunu yaşayanın yaşına, şikayetlerine, yapışıklıkların düzeyi ve bölgesine göre değişmektedir. Çocukluk dönemindeki labial adezyonların pek çoğu kendiliğinden geçmektedir, %80 hastanın 1 yıl içinde kendiliğinden açılma söz konusudur, o yüzden fazla endişeye gerek yoktur. Yalnızca estetik problemlerde labial füzyon açılması önerilmez. 

 

 

 

Loading...